28 Eki 2009

Teselli

Acıyla olgunlaşan ruhlarımızın ve bedenlerimizin herşeyi olduğu gibi kabullenip acı çekmekten kurtulacağını düşünürüz hep. Yani demek istediğim,genel yargı bu yöndedir. Ve "keşke yapabilsem" deriz. "Keşke herşeyi olduğu gibi kabul edebilsem, şikayet etmesem, memnuniyetsiz olmasam, herşey yolunda olsa ve acılara gark ettiğim ruhum ve bedenim huzur bulsa"...ve...ve...vesaire...

Oysa bilmek gerekir bunun bir ütopya olduğunu. Kabullenip bir kenara çekildiğimiz, sorgulamayı, ne kadar çok sorgularsak o kadar acımayı, acıtmayı bıraktığımız gün aslında herşeyin bittiği gün olacaktır.

Şu anda yaşadığın şey ve sana hissettirdikleri herneyse, tüm bunlar senin dünyaya çığlıkların, varlığının ispatıdır.
İşte tam da bu noktada sen aslında birşeyin parçası oluyorsun: "Hayatın" .

Unutma... Tüm bu yaşadıklarını, acılarını sımsıkı tut. Çünkü onlar senin geçmişin olacak. Tarihini sahiplenmeyen bir insanın geleceği kapkaranlık olur.
Tuttun mu? Şimdi bu elinde tuttuklarına çok iyi bak. Onlar senin her düştüğünde daha güçlü ayağa kalkmanı sağlayacak...


Kabullendiğin gün silindiğin gün olacaktır...
Sakın vazgeçme savaşmaktan...

İzler bırakıyorsun dünyaya, varlığına, yaşadığına dair...
Vazgeçmek sadece ölüler içindir...