16 Nis 2011


Hayatınıza kim girerse girsin, ne yaşarsanız yaşayın, ne olursa olsun unutamayacağınız bir insan vardır. O içinizin bir kenarında durur öyle, bir yara gibi... Asla kabuk bağlamaz. Hiçkimseye ona öfkelendiğiniz gibi öfkelenemez, hiçkimseyi onu sevdiğiniz gibi sevemezsiniz. Onun için günlerce akmıştır gözyaşlarınız. Onun için sabahları erken kalkmış, günlerce uykusuz kalmışsınızdır. Onun için ruj sürmüş, onun için kendinize elbiseler almışsınızdır. Sayfalarca yazmışsınızdır ona. Ne gözyaşlarınız, ne kelimeleriniz kalır bir başkasına verecek. Onun için taradığınız kadar taramazsınız saçlarınızı kimse için.

Hep merak edersiniz yeniden sizin olsa neler olacağını. Oyle bir ihtimal olsa bile bir zamanlar ona verdiklerinizi tekrar vermeye yorgun olduğunuzdan korkarsınız geri dönmeye. Kaçarsınız ondan sırf o özel kalsın diye belki de... Hem zaten artık ne ona aşıksınızdır, ne deli divane...

Bir de hayatınıza ondan sonra giren insanlar vardır. Onlarla ne yaşarsanız yaşayın, size ne verirlerse versinler, hayatınızda ne kadar kalırlarsa kalsınlar hep bir eksiklik hissi kaplar içinizi. Bir yere yetişmeniz gerekiyormuş da siz oturduğunuz yerden kalkamıyormuşsunuz huzursuzluğuyla geçer zaman. Sizi ne kadar severlerse sevsinler yeteri kadar sevmediklerini düşünürsünüz hep. Bir zamanlar ona verdiklerinizi yeniden birine vermeyi istemektir bütün beklentiniz. Bu umutla kime sarılırsanız sarılın nafiledir bu çaba, vermek istemezsiniz.


Sonra bir gün bavulunuzu alıp, çekip gidersiniz bir hayattan.
Sonra bir gün yüreğinizi alıp, çekip gidersiniz başka bir hayattan.
Sonra bir gün biri gider hayatınızdan.
Arkanıza bile bakmadan...
Arkasına bile bakmadan...
Kaçıyormuş gibi...