22 Tem 2009

3, 2, 1, 0!

Bu defa korkum benim göze aldığım bir serüvenin değil, gafil avlandığım bir serüvenin ucu açık cümlelerini seriyor önüme. Derken şartlı bir cümle oluveriyor sonumuzu özetleyen hatamın tarifi: Ya ben kendi kendime konuşurken, senin kayıtsızlığına kızmışsam?! Üzerimizden geçecek olan, bulutlarını itinayla yarattığım paradoks, bir öfke fırtınasına dönüşmüş. Ortaklığımız ortalıkta toz-duman... Yüklenemeyeceğim ya da sürdüremeyeceğim bir masalı yaşamaya kalkıştığımı farkettiğimde hep yaptığım gibi kaçarım ben –masalın neresinde olduğumuzun pek önemi yoktur- ütopyamdan: Kendimden, senden. Oysa gelecek için biraz gerçek biriktirmeliydim gitmeden önce.
Akıl dediğin bir b*ka yaramazdı zeka olmadan. Zeka dediğinse doğru kullanılmadığında en tesirsiz enstrümandı. Bir toplu iğneden bile harika bir silah yaratabilecekken bir zamanlar, söz konusu sen olduğunda iki elimde de birer uzi, havaya ateş ettim durdum. Kuşlar yağdı üzerimize çeşitli yerlerinden yaralı... Sen iki tanesini alıp iyileştirmeye çabalarken, diğerleri öldü. Oysa daha hesaplayamamıştın bile hangilerine haksızlık ettiğini; elindekilere mi, yerdekilere mi? Önümde boylu boyunca bir yol, yolda enine kuş cesetleri. Adım bile atamıyordum artık sana doğru. Yaşadığımız an uzun süren bir baygınlık sonrasıymışçasına başım dönüyordu. Son kez gözlerine baktım... Bana dedin ki:
“3 damla kan elimden yere aktı... Aldığım 2 güvercin elimden yere düştü... İçlerinden 1’i son kez kanat çırptı... Ben şimdi özgürüm... Ben şimdi “yok” um, ben şimdi “hiç” im... 0’ım ben şimdi...”

15.06.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder