22 Tem 2009

Tak Tuk!

Asil ruhumun en çok kızdığı asıl ruhumla ben, bir akşam vakti kaldırımlardan yansıyan topuk sesleri eşliğinde didişmekteyken zamanı yarmaya didinerek... Ve asil olanla ittifakta kararlıyken asıl olana karşı ve donan vitrin camlarından bizi izlerken asıl olan, susmamaktan kuruyup çatlamış boğazlarımız susamış, ince boyunlarımızdan inceleyerek geçen gölgeler eşliğinde akşamı kanırtarak kanıtlanmış suçluluğumuzun elinden, bir barda bir bardak su içtik suç işler gibi.



Sandıklara kapatılmış sandığımız ellerin el izleriyle donanıp donacak anlık anıların, -o anılar ki bir çarşamba'nın eşelenmekten dağılmış eşiğinde duralayıp durmaktalar- ipsizin birinin ipine çarşaf çarşaf asılmış, asıllarıyla suretleri yan yana yanarken, külliyen kül olmadan yoklamasını aldık yoksun kalmasınlar diye...



Gözlerimizde, başkaldıran başkaları tarafından tarafsızca gözetilmiş, keskinliğinin kesinliği test edilmiş, onaylanmış testere bakışlarla bir girdabın girişinde ve gelişme ve sonuç paragrafları yazarken gelecek yazlara dair arkamızda bıraktığımız herşeyle arkadaş kaldık...



Farz ederken farkettik ki; gün ışığından daha fazla yararlanmak adına açtığımız perdelerden elimizdeki perlere, yaktığımız güneşlerden yakındığımız yaklaşımlara kafa tutarken, tutulduğumuz, tuttuğumuz hatta tutturduğumuz şeylere yapay ve yapışkan bir yanlışlıkla yandaş olduk...



Beti benzi atmış beter ataklardan arta kalan adsız adaletlere adledilmiş, kurtlanmış aşkları kurtarmak için, için için debelendik debdebeyle...



Kapattığımız her kapıya kapıldıkça dahasını istedik kapatmak için. Fazla genleşmiş bir fazda genele yayarken içimizdeki yaylım ateşini ve koşar adımlar atmaya koşullanmışken zoraki zorbalıklarımıza, kaçtığımız her şeyi üstüste dizip, dizüstü çöküp başkalaştık. Başkasının baş kaldırısına kalmak yerine kalıcı bir kayıtsızlıkla cevap verirken, güdümlenmiş bir gündüze yasaklanmış yaslarımızla yol aldık...



Hepimiz yolda kaldık...

















02.02.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder