9 May 2010

Kapı

“Seninle biz hiçbirşey değildik.
İçimin haritasında nereleri gezip dolaştıysan; hepsi o...”


“Ben seni lanetledim” demiştim demir kapıyı üzerine son kez kapattığımda. Elimde kalan, en kör cam parçasıydı kırılmış kadehimin. Keskin olanlarsa çoktan tabanlarıma batmıştı seninle yürüdüğümüz yoldan dönerken. Onunla kanatmaya çalışırken etimi; bir suç gibi kararlıydım tenimin haritasındaki sana ait bütün harfleri silmeye. Sonra bir telkin kadar düşünmüş ve bir ceza gibi hesaplamıştım “gelecek” olacak, geçecek zamanları.

Korkmaya meyilli değildi içimin eşkıyaları o vakitler; habire bir gürültü, patırtı, nereye baksak bir nümayiş cereyandaydı. Silah sesleri arasında sevişir, her ne an bir yakarış duysak giyinip sokaklara atardık kendimizi –bazen de giyinmeye bile fırsat olmazdı-.

Çıplak sırtlarımıza bıçaklar dayanırdı. O vakitler sokaklar, sokaklarda insanlar da bıçak sırtındaydı... Sotede bir yer bulup soluklandığımızda önümüzden geçen herşey bizimdi, hiçbir yokluk, yoksunluk çekmememiz bundandı belki de. Takmıyorduk artık kayıbın hiçbir çeşidini yeşerttiğimiz herşeyi zaten kaybettiğimizden muhtelif çatışmalarda. Üzerine basıp geçilen birşeydi aidiyet ve sahip olmak baştan yitirmekti. Zamanımız yoktu bunlar için o kavga senin, bu kavga benim dolaşıp durmaktan. İkimizden biri önden gidecekti ve belki de bundandı birbirimizi atlatıp tek sıkımlık tabancalarda ilk kurşun olma çabalarımız...

“Ben seni lanetledim” demiştim ilk kez korktuğuna şahit olduğumda. Hava barut ve yanmış et kokuyordu, ıslaktı... Sen kucağımda yatıyor, boşluk rengi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordun üzerime kanarken...

Demirden bir kapıydı artık benim için yitirmek, üzerine kapattığım... Ben... Dizlerimi kanının tüm ağırlığıyla taşırken hiç korkmadım...


09.03.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder