17 May 2010

Sigarayı bırakan Bpd'li kadın

Henüz 48 saat bile dolmadı...

Bugün tam iki defa annemle konuştum telefonda. "Anaağm anaağğm, gariib anaağm" şeklinde bir yaklaşım içerisinde sürdü konuşmanın genel seyri. Fakat sonunda "off sıkıldım, tamam hadi kapatalım" demek geldi içimden. Özür dilerim anneciğim.

Evdeki bir sürü renk renk, desen desen çakmağın boynu bükük kaldı. Onlara bakıp ağladım. Eski sevgililerimi düşünüp ağladım.
Kahve içmenin anlamsızlaştığını düşünüp, fincanın içine doğru ağladım.
2 gün önce satın aldığım anti tobacco özellikli ev parfümünü koklayıp ağladım.
Hayatımın bir devrinin kapanmak üzere olduğunu farkedip ağladım...

Ayaklarım beni sürekli buzdolabının önüne götürüyor. Kapısını açıp açmamak arasında müthiş bir irade savaşındayım. Bazen yenik düşüyorum ve açıyorum ve elimde bir tabak bilmemneyle dönüyorum salona, bazen de ellerim bomboş. Neyse ki bu durum için bir savunma stratejisi geliştirdim az önce: Markete gidip ne kadar meyve ve sebze bulduysam topladım, buzdolabına yerleştirdim. Fakat hala kendimi sürekli içinde ne vardı diye düşünmekten alıkoyamıyorum. Neyse ki artık içeriği oturduğum yerden gözden geçirebiliyorum ve ziyaretlerim azaldı.

İtiraf ediyorum; bir paket de sigara aldım marketten. Sehpanın üzerine konuşlandırdım. Arkasındaki uyarı önündekinden daha bir “felaket tellalı” olduğundan bana sırtını dönmüş, duruyor orada. Benimse hala yüzüm ona dönük...

Ve yine itiraf etmeliyim ki kendimi çok yalnız hissediyorum bugün. Kendi kendimi ne kadar yalnızlaştırdığımı düşünüyorum sık sık. Şu anda sırtımı sıvazlayıp “bunu da başaracaksın” diyen bir sevgilim olabilirdi elbette. Ve kendime öfkeleniyorum. Sonra bu öfkem başkalarına dönüyor, daha da yalnızlaşıyorum. Her ne kadar ilkel de olsa benim savunma mekanizmam da bu işte; kendime olan öfkemi etrafa yöneltmek. Bunun farkındasınızdır ama aksini ya da daha az inciten bir alternatifini yapabilmek gelmez elinizden. Bir nevi uygulama felci geçiriyorum sanırım bugün...

Oysa hiç de zayıf bir kadın değilim ben. Bugüne kadar bir sürü cehennemden kendi çabamla çıktım. Kimseye eyvallahım olmadı. Hep birilerine ihtiyacım oldu ama bunu kendim dışında kimseye de söz konusu bile etmedim. Başkalarını çekmek bile bu kadar zorken bazı zamanlarda bir de kendinizi çekmek çok ağır gelir ya, işte tam da öyle şu anda.

Elim gayri ihtiyari pakete gitti, hemen geri çekebildim. Sanırım okuduğum kitaba gömülüp 62. sayfaya ağlayacağım bu defa da... Kitabın adının “Suyu Arayan Adam” olması da ayrı bir ironi değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder